26-İSLAM DÜŞÜNCESİNDE ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ VE AHLAKI
İslam düşüncesi, İslam’ın ana metinleri etrafında düşünce ve pratik geliştiren pekçok kişi, ekol ve gelenek tarafından bugünlere getirilmiştir. Dinî, siyasî,sosyal, kültürel pek çok hadisenin müdahil olduğu bu vetirenin tekdüzeseyretmediği açıktır. Tarih boyunca Müslümanlar, hem kendi aralarında hem defarklı inanç ve düşüncehavzalarından beslenen insanlarla dinamik bir ilişki içinde olmuşlardır. Budinamik ilişki biçimi, İslam düşüncesinin birbirinden farklı tutumları ve kabulleribarındıran, kendisini farklı yerlerde konumlandırançeşitli fikrî ve amelî okuma biçimlerini hoş gören zengin bir tecrübeye sahipolması sonucunu doğurmuştur. Filhakika İslam düşüncesinde farklı eğilimleri tahkim eden vebugüne taşıyan iki temel yapı, güçlü eleştiri geleneği ve engin tahammül ahlakıdır.
İnsanlartarafından üretilen hiçbir teorik ya da pratik ürünün kusursuz olmadığıgerçeği, eleştiriyi; insanların farklılıklarıyla bir arada yaşamaya mahkûmolması ise tahammülü zorunlu kılar. Yapıcı eleştiri ve itidal sınırlarında seyreden tahammül, sadece düşüncenin değil, bu düşünceye somut birvarlık kazandıran toplumsal yapının da dirlik ve düzenini sağlar. İslamdüşüncesi, eleştiri ve tahammülün farklı düşünsel ve toplumsal örneklerde nasıl tecrübeedildiğini gösteren benzersiz bir laboratuvar gibidir. Bu tecrübe, günümüzdefarklı coğrafyalarayayılmış olan ve her türlü inanç, kültür ve medeniyet mensubuyla iç içe yaşayanMüslümanlar için müstesna bir kazanımdır.
Yaşadıklarıpratik farklılıkların da etkisiyle günümüz Müslümanlarının çeşitli fikirayrılıklarına düştükleri malumdur. Mamafih kadim tartışma konularımızdanazımsanmayacak bir kısmının, ilaveten modern çağın önümüze yığmış olduğu pekçok yeni tartışma konusunun da ilim adamlarımızıngündemini meşgul ettiği bir gerçektir. Hz. Peygamber’in rahmete işaret saydığı düşünce farklılıklarını besleyen, yapıcı eleştirininulema açısından bir âb-ı hayat mesabesinde olduğu hakikatine kör kalan vetoplumsal huzurun sigortası sayılan hoşgörü ve tahammül zemininiberhava eden yıkıcı tartışmalara bugün fazlasıyla tanık olmaktayız. Eleştiri kültüründen ve tahammül ahlakından yoksun butartışmalar, meseleleri, öncelik ve önem sırasının göz ardı edildiği birperspektife mahkûm etmektedir.
Yaşadığımız fikrîproblemlere İslam düşüncesinin içerik ve mefhumda olduğu kadar şekil ve üsluptada yol gösterici olabileceği düşüncesi, konuyu bir sempozyum çerçevesinde elealmamızın aslî gerekçesidir. Umulur ki bu tür bilimsel çalışmaların etkileribütün bir ilim dünyasını sarar ve biryangın yerinin ortasında huzur adası vasfıyla öne çıkan ülkemiz, fikre ve fikiradamına saygının zirve yaptığı mutena bir barış yurdu olarak yeniden şanlı tarihineyakışır öyküler yazar.