Türkçe  |  English  |  العربية
14 Aralık 2024 Cumartesi / 12 Cemaziye'l-Ahir 1446
Tartışmalı ilmî toplantılar dizisi

08- TÜRKİYE'DE ZEKAT POTANSİYELİ

_1534452122013_
    Vakfımızca araştırması yaptırılan bu eserde Prof. Dr. Ali Özek, "Asr-ı Saadet'te Zekâtın Tatbikatı" adlı tebliği ile zekât müessesinin kuruluş ve işleyici hakkında müdellel bilgiler ortaya koymuştur. 
Prof. Dr. Beşir Hatimoğulları, Altın ve Gümüş Gibi Değerli Madenlerde Zekât Potansiyeli adlı tebliği ile konunun günümüzdeki durumunu ele almış ve istatistikî bilgiler vermiştir.
     İş Müfettişi Tahsin Sınav'ın, Ticaret Kesiminde Zekât Potansiyeli adlı tebliği ile ticari mallardan alınması gereken zekât miktarı üzerinde tahmini bilgiler vermiştir.
Prof. Dr. Mehmet Bayraktar, Türkiye'de Tarım Kesiminde Zekât Potansiyeli konusunu işlemiş ve ilgi çekici bilgiler vermiştir.
    Plânlama Uzmanı Sıddık Ensari, Türkiye'nin Sanayi Kesiminde Zekât Potansiyeli adlı tebliğinde, sanayi mallarının zekâtı işlenmiştir.
   Yazar Ali Bulaç, Zekât kurumunun Manevi ve Sosyal Anlamı konulu tebliğinde zekâtın sosyal hayattaki önemini dile getirmiştir.
Akdedilen ilmi toplantıda konunun uzmanı ilim adamları tarafından tebliğler tartışılmış ve müzakere edilmiştir. 
    Zekât, sosyal bir müessesedir. İslâm'ın XV asır önce kurduğu bu müessesenin amacı, topluma iç huzuru sağlamaktır. Dikkat edilirse, açık biçimde görülecektir: ki, dün ve bugün devletlerin aldığı vergiler, kâra ve kazanca dayanan vergilerdir. Halbuki zekât, gerçek anlamda bir mâliki bulunan servetlerden alınan bir dini bir vergidir. Hedefi ise, daha ziyade toplumun belli kesimine yardım sağlamaktır. İşte konuya bu yönü ile bakıldığı zaman, zekâtın Allah tarafından kullarına emredilmiş mali bir ibadet olduğu anlaşılır. Meselâ, hac, hem mali, hem de bedeni bir ibadettir. Namaz ile oruç ise sadece bedeni bir ibadettir.
     Kur'ân'da zekâtın sarf yerleri açık ve net olarak belirtilmiştir. Bu yerler sekiz tanedir. Ancak, zamanla Müslümanlar arasında yaygın hale gelen anlayışa göre zekât, fakir, fukaraya verilmesi gereken bir sadaka, bir yardımdan ibaret sanılmıştır. Bu anlayış yanlıştır. Zira, verilmesi gereken zekâttan fakirin payı % 25'dir, % 75'i ise diğer hizmetlere harcanması gerekir.
    Şu husus açıkça anlaşılmalıdır ki, teknik alanda yapılan yeniliklerin benzerleri manevi alanda da yapılmalıdır. Hepimiz bu gün teknik alanda, araştıran dünyayı görüyoruz. Her sahada her gün yeni yeni icatlar yapılıyor. İslâmiyet yaşayan canlı bir dindir. Onun da yaşaması, canlılığını devam ettirebilmesi için gıdaya, beslenmeye ihtiyacı vardır. İslâm'ın gıdası ve beslenmesi, Müslümanların hem maddi, hem manevi sahalarda yapacakları ilmi araştırmalar, gerektiğinde icatlardır. 
    Hiç kimsenin yapılacak ilme araştırmalardan İslâm hakkında endişe duymasına mahal yoktur. Geçmişte olduğu gibi, ilmi çalışmalar ve icatlar, bugün de İslâm'a güç katacak, onu sevilen, istenen bir nizam ve sistem haline getirecektir. Bu şekilde yapmaya mecburuz. Aksi halde maddi ve manevi sahada geri kalırız. Bugün İslâm dünyasının çektiği sıkıntı beklenen ilmi faaliyetlerin durmasındandır.
   Kısaca bu çalışmada, zekâtın Asr-ı Saadet'teki tatbikatı ortaya konulmaya çalışılmış, bugün ülkemizdeki zekât potansiyeli hakkındaki bilgiler, konu ile ilgili belgeler araştırmacılar tarafından derlenmiş, halka açık ilmî toplantıda sonuçlar üzerinde tartışılmış, toplantı metinleri kitap haline getirilerek neşredilmiştir.
▪ Günün Ayeti
Ve çok çok analım seni. Tâ-Hâ Suresi, 34
▪ Günün Hadis-i Şerifi
Resulullah (sav)'a üstü başı yok, ayakları çıplak, sadece kaplan postu gibi çizgili bedevi peştamalı -veya abalarına- sarınmış, kılıçları boyunlarında asılı oldukları halde hepsi de Mudarlı olan bir grup geldi. Onların bu fakir ve sefil halini görmekten Resulullah (sav)'ın yüzü değişti. Odasına girdi, tekrar geri geldi. Hz. Bilal'e ezan okumasını söyledi. O da ezan okudu, sonra ikamet getirdi. Namaz kılındı. Aleyhissalatu vesselam namazdan sonra cemaate hitabetti ve: "Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratıp, ondan zevcesini halk eden ve ikisinden de pek çok erkek ve kadın var eden Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz görüp gözetmektedir." (Nisa 1) ayetini okudu. Bundan sonra Haşir süresindeki şu ayeti okudu: "Ey insanlar, Allah'tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah işlediklerinizden haberdardır" (Haşr 18). Resulullah sözüne devamla: "Kişi dinarından, dirheminden, giyeceğinden, bir sa' buğdayından, bir sa' hurmasından tasaddukta bulunsun. Hiçbir şeyi olmayan, yarım hurma da olsa mutlaka bir bağışta bulunmaya gayret etsin" buyurdu. Derken Ensar'dan bir zat, nerdeyse taşıyamayacağı kadar ağır bir bohça ile geldi. Sonra halk sökün ediverdi (herkes bir şey getirmeye başladı). Öyle ki, az sonra biri yiyecek, diğeri giyecek maddesinden müteşekkil iki yığının meydana geldiğini gördüm. Resulullah (sav) memnun kalmıştı, yüzünün yaldızlanmış gibi parladığını gördüm. Şöyle buyurdular: "İslam'da kim bir hayırlı yol açarsa, ona bu hayrın ecri ile, kendisinden sonra o hayrı işleyenlerin ecrinin bir misli verilir. Bu, onların ecrinden hiçbir şey eksiltmez de. Kimde İslam'da kötü bir yol açarsa, ona bunun günahı ile, kendinden sonra onu işleyenlerin günahı da verilir. Bu da onların günahından hiçbir eksilmeye sebep olmaz." Müslim, Zekat 69, (1017); Nesai, Zekat 64, (5, 75-76)
_12351820102021_
_12351820102021_
▪ Duyurular
▪ Bazı İSAV Yayınları
▪ Namaz vakitleri